sabah kalktım. çocukluğumdan kalma bir alışkanlık camdan dışarıya baktım. kar yağmış mı diye. yağmamıştı. aksine güneşli sımsıcak bir hava vardı. güneş hemen bana merhaba dedi. merhaba dedim güneşe ve ekledim. ve güzel bir güne merhaba. seni izlemek isterdim güneş ama işe gitmeliydim. hemen koştum gömleğimi pantolonumu kazağımı çorabımı buldum. neyse işte hazırlandım. televizyonu açtım sabah haberlerine göz gezdirirken çayımdan bir yudum aldım. saate baktım artık çıkmalıydım. dışarıya çıktım. kuşlar her zamanki gibi ağaçlardan birini istila etmişler sabah dedikoduları içinde cıvıldaşıyorlardı. yürüdüm yürüdüm yürüdüm. sabah ayazı olmasına rağmen havanın kokusu rengi tadı içimi ısıtıyordu. insanların bir çoğu uyuyor birazı okula birazı işe birazı çok daha erken saatlerde başlamıştı işe. köşedeki gazeteciden gazetemi aldım. ona da merhaba dedim günaydın. gülümsedi daha da içim ısındı. insanlar neden hiç gülmezler sabahları. çoğu zaten hiç gülmez. şöyle gönülden sıcacık bir gülümseme. içini ısıtan insanın. artık insanlar samimi de değiller. acıları göstermemek için gülerler, fotoğraflarda gülerler, ağladıktan sonra gülerler, gülmek için gülerler.. mahallede bir amca vardı. okul zamanlarımda her sabah karşılaşırdık onunla. sen erken buruşacaksın kızım. hiç gülümsemiyorsun. gülen insan yaşlanmaz da buruşmaz da derdi bana. yüzünden anlaşılıyordu çektiği acılar ama o gülümsüyordu. tonton bir amca. oda yok artık sabah merhabalarımda. bu sabah güneş bana ben insanlara insanlar bana ben güneşe merhabalarımı sundum. günaydın sevdiğim sevmediğim tanıdığım tanımadığım herkese. mutlu günler..
PAKİZE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder